18 Ocak 2013 Cuma

27 OCAK 2013 ASLAN BURCUNDA DOLUNAY - Örtülü olanın aydınlığa çıkması,ÖZ'e ait olanla buluşma Zamanı

     27 Ocak 2013 Pazar sabahı TS ile yaklaşık olarak 06:40 civarı Aslan burcunun 7 derecesinde bir dolunay deneyimleyeceğiz. Gezegensel konumlar bir hayli enteresan bir görünüm alıyor bu dolunayda. İç içe geçmiş YOD görünümleri, Ayın Dolun halini aldığı Aslan burcunun yedinci derecesinin de kurduğu açılarla gökyüzü tabiri caizse beş uçlu bir yıldız görünümü almış durumda. Uçların her biri diğer uçla da bağlantı kurarak pentagramı içine almış.





Birlik ve sonsuzluk anlamına gelen beş uçlu yıldız, bütün'ü ve herşeyin birbiriyle ilintili olduğunu sembolize eder. Uç yukarıyı işaret eder pozisyonda ise cosmos içindeki Ruh'u işaret eder. Ateş, hava, toprak ve su'yu içeren dört elemente ilaveten ruh kavramına dikkat çeker. İrade, zeka, madde alemi, duygular ve ruhun bütünlüğü ve birbirine bağlılığıdır sembolize edilen.


Dolunay esnasındaki görünümde tek uç horoskobun başucu noktasında Satürn'ü işaret ediyor. Satürn, konumlandığı alana kısıtlama, engelleme ve daralma getirir. Esas amacı disiplin getirmektir, disipline etmek için kısıtlar. Bulunduğu burç ve ev konumu hangi alana dair kısıtlama ve daralma getireceğinin ipuçlarını verir. Şu an Satürn Akrep burcunun 11 derecesinde ilerlemekte. Bizi disipline etmeye çalıştığı alan duygusal ifadede yaşadığımız zorluklar kısıtlamalar vs. İfade edemediğimiz şeyleri kapatmak için mesafeler yaratmak, olduğundan farklı görünmeye çalışmak gibi davranış kalıplarının değişmesi için kısıtlamalar getirecektir mesela. Bir üst paragrafta ucun yukarıyı işaret etmesinin Ezoterik manasının RUH'un diğer dört elementi bütünleyen anlamından bahsetmiştim. Her çeşit duygusal paylaşımlarımızda, gerek gönül ilişkileri, gerek aile-kardeş, gerek arkadaşlık ve iş ilişkiler olsun, kendi kendimizi sınırladığımız, örttüğümüz, OLduğundan farklı göstermeye çalıştığımız yanlarımız ve bilinçaltına kodlanmış korkularımızla yüzleşmek için daralmalarla karşılaştıracaktır bu süreç bizi. Amaç bu sınırlamalardan, korkulardan arınmak ve Ruhla bütünlenmektir. 

    Bu beş köşeli yıldız görünümü, Tezahür etmiş olanı, İlahi iradeyi, Şuurlanmış insanı, Maddeye bağımlılıktan kurtulmayı ve Yer ile göğün evliliğini temsil ediyor. Yani zaman '' ÖZ'e ait olanla buluşma ve görünür olma, tezahür etme '' zamanıdır. Aşikare olma, aşikare etme ve ettirme zamanıdır. ÖZ'den olma zamanıdır.

  İlahi irade, Allah'ın iradesidir. OL deyince OLdurandır. İçimizdeki İlahi olanla bağımızdır. Belki de mayamıza kendinden kardığı İlahi gücümüzdür. Dolunayın teması kaçındığımız, reddettiğimiz, korktuğumuz yanlarımızı açığa çıkartacak ve içimizdeki İlahi güçle temasa geçmemizi sağlayacak olaylar getirecek gibi karşımıza.  

  Efem geçelim teknik mevzuat ile Dolunay anlatımına;

Ay'ın Pluto ile kurduğu 150 derecelik açı, bize ve çevremize zarar veren alışkanlıklarımıza işaret ediyor. Alışkanlıklarımızı bırakmaktan, davranışlarımızı değiştirmekten kaçınmanın getirdiği zararlara gözümüzün önüne sermeye epey niyetli gibi. Duygusal açıdan zorlayıcı ve kıymet bilmez yapımıza, bu yapımıza uygun insanlarla  yanlış fikirlere kapılıp yine büyük yanlışların içine girme ve mutsuzluk girdabında kapılma huyumuza parmak basıyor adeta. Sabit fikirliğimiz, ben bilirimci yapımızın zararlarını gözümüze gözümüze sokuyor. Alışkanlıklarını bırak diyor.... Zorlama.... Pluto'nun yine Jüpiterle kurduğu 150 derecelik açı da baskıcılığımıza, kendi düşüncelerimizi empoze etme alışkanlığımıza vurgu yapıyor bir süredir. Yolunda gitmeyen işlerimizin ilişkilerimizin, mutsuzluğumuzun kökeninde aramamız gereken sebeplerimizin bunlar olduğuna dair deneyim yaşattı ve yaşatıyor. Kulakları tıkayana da ağır bedellerle ödetiyor Aralık ayından bu yana. Çözüm yolu ise çok basit :) Ruhunla kontakt kur e kulum, Özünün iyimserliğine kulak ver, pozitif ol, ben bilirimci değil, bu durumu yaratan benim, aşacak olan da ben de diyor. Öfkene hakim ol, teslim ol, yaşamı rahat bırak, kendini rahat bırak diyor :)

Kendimizi emniyette hissettiğimiz yerler vardır. Kaçıp dururuz o alana. Aşırı güvence eğilimimiz vardır, bu şartların sağlanmasını isteriz. Alışmışızdır yıllardır o şartların başkaları tarafından sağlanmasına, poh pohlanmaya. Birgün birşey olur poh pohlanmaz oluruz, şartlar sağlanmıyordur artık birileri tarafından... Sendeleriz... Korkarız... Belki de kızarız... Öyle ya, Sadrazamın sağ koluyuz biz, ayrıcalıklıyız di mi? İlk tepkimiz güvenli alana geri kaçmak olur, kontrolü bırakmaz istemeyiz. Amanııııın neler olur kontrolü kaybedersek neler.... Camdan sırça köşkümüz tepemize iner mazallah! dimi? E çıkıverin bi zahmet o camdan sırça köşk eylediğiniz zindanlarınızdan gari :) Çürüyorsunuz ey insanoğlu, çürümeyin, çürütmeyin diyor evren :) Kimse ayrıcalıklı değil, hepiniz bir bütünün parçalarısınız, ilk önce bunu idrak edin!

  Satürn Güneş kare açısı tüm bu davranışların kökeninde yatan sebebin, içimizdeki özgüven eksikliğine, yeterince iyi olmadığımız düşüncemize dikkat çekiyor ki, bu kalıpların çoğu  çocukluk döneminde anne ya da baba ilişkileriyle yerleşmiştir zihnimize. Yeterince iyi olmadığımız duygusundan kurtaramayız kendimizi, öyle ya bize hep iyi olmadığımız söylenmiştir. Sürekli beğendirmeye çalışmışızdır kendimizi, sevilmeye layık olmadığımız düşüncesi mıh gibi çakılmıştır kafamıza. O yüzden bariz sevgi gösterilerinden bile kuşku duyarız. ''Ulan var bu işin içinde bi ipnelik, hemide benim gibi bi fok olmayan biri ve sevilmek!'' Kendimizi olduğumuzdan farklı gösteririz oysa! Egoya sarılmışızdır, '' Ben değerliyim, ben kendimi ne kadar seviyorum bakın, sevmezsen böyle yaparım'' nidaları ata ata Külhanbeyliği taslarız... Potansiyelimizin farkına varma zamanıdır zaman. Kendimizi beğendirmek, ne kadar sevilmeye layık biri olduğumuzu onaya tabi kılmak kadar özgüven yiyici bir düşünce sistemi yoktur. Çoğumuz sevginin koşula bağlandığı ortamlarda doğduk büyüdük. Değişmesi gereken ve aslında bize nefes aldırmayan şey bu! Okulda başarılı olmazsak annemiz babamız tarafından sevilmeyeceğimizi düşündük, belki de düşündürüldü. Aynı fikirde olmadığımız halde sırf sevgilimiz tarafından sevilmek için aslında yapmak istemediğimiz şeyleri yaptık.  Zamanla aynı şeyleri biz de çevremizden talebeder olduk. Talepler karşılanmayınca da! başladı veryansın :) Bu hayatımızın her alanında böyle sürdü gitti... Ama hiç bir zaman mutlu olmamıza yetmedi bunlar dimi? :) Üstelik uyum yaratmaya çalışırken uyum sağlayamaz olduk artık? 

  İşte dolunayın getirecekleri bunlardır sevgili dostlar. Bilinçaltına yerleşmiş kalıpları, üstümüze yapıştırdığımız huylarımızı, alışkanlıklarımızı, korkularımızı bırakmak.... OLduğumuzdan farklı görünmeye çalışmak adına üstünü örttüğümüz davranışlarımız bizi kurtarmıyor artuk. Sistem ERROR veriyor değil mi? Kendi içsel yaralarımızla yüzleşmeden, dışarıya yansıttığımız davranışlarımızın altındaki çıbanlarla yüzleşmeden, öz ile sözü bir etmeden, maneviyatımızı güçlendirmeden, kayıplardan olgunlaşmadan, sorumluluk almadan, kısacası RUHUMUZA sahip çıkmadan nefes almanın ve sonsuz huzura kavuşmanın mümkün olmadığını  kendimize fısıldatacak gibi :) 

Herşey bir bütün, herşey birbirine bağlı... Özümüzün demine varabilmek dileğiyle hayırlı Dolunaylar sayın seyirciler :) Sevgilerimle....

2 yorum:

  1. http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=h%C3%BClya+bal%C4%B1kavlayan%2F%2331926372

    YanıtlaSil
  2. Hülya hanımın tamamen kişisel düşüncesidir ki, her düşünce sahibini ilgilendirir, beni değil :)

    YanıtlaSil