13 Şubat 2017 Pazartesi

14 Şubat Özel Yorumu



En temel ihtiyacımız sevgidir herhalde. Daha küçücük bir bebekken açığa çıkar sevgi ve şefkat ihtiyacımız. Her ne kadar yediğimiz yemek ya da ilk anlarda emdiğimiz süt gibi görünse de sevgidir bizi besleyen ve büyüten. Belki de bu nedenle acaba beni seviyor mu sorusuna bu kadar takıntılı bir şekilde cevap arayışımız. Sevgiyi hep dışarıda, kimi zaman alınmış pahalı bir hediye, kimi zaman özden verilmiş bir tane papatyada  arıyoruz
 Pluto’nun Oğlak burcuna geçişi ile İçinde bulunduğumuz anın hazzını yaşamak yerine, dışarıya gösterme yönümüz fazlasıyla gelişti. Pahalı yemekler, lüks hediyeler, abartı sürprizler, her sevgililer gününün bir parçası oldu artık. Söz temsili baş başa yediğimiz bir yemeğin en romantik anında ”dur bir fotoğraf çekeyim de, sosyal medyaya yüklerim” halleri aldı başını gitti. Takdir edilmek, adından söz ettirmek, toplumdan onay almak daha önemli oldu artık. Hazzı unuttuk, dışarıdan nasıl göründüğüne önem verdik. Yani bir anlamda sevgimizin ölçüsünü kapitalizm belirler oldu.
Ne pahalı hediyeler, ne lüks restoranlarda yenen yemekler, ne de şaşalı sürprizler ya da organizasyonlardır sevginin göstergesi. Sevginin esas göstergesi ilişkiye verilen değerdir, emektir. Lakin, para verip hediye almak, emek vermekten daha kolay gelir insanoğluna. Bu nedenle sunileştik ve sığlaştık sanırım. Bu nedenle gösterişe meyleder olduk.
Eski tarihlerde, çalıştığım kurumda sevgililer günü mesai gününe denk geldiğinde herkes kime ne hediye gelmiş ya da gelmiş mi gelmemiş mi yan bakışlarıyla bunu süzerdi. Sıkıysa sevgilisi olan birine en azından bir çiçek gelmesin. Hemen başına toplanılır ve ilişkisini sorgulaması salık verilirdi. ”Sana değer vermiyor” nidaları havada uçuşurdu. Çünkü değer veriyorsa en azından bir çiçek göndermeliydi. Kusura bakmayın da normalde 6 lira olan gül Sevgililer gününde 30 TL ye çıkıyorsa ve biz bunu bile biler 6 liralık mala 30 TL vermekten çekinmiyorsak kocaman bir ahmağız
Klasik olacak belki ama her gününü 14 Şubat inceliği veya coşkusuyla yaşayan bir insanın 14 Şubat’a verdiği anlamla, sevgiyi pahalı hediyelere endeksleyen bir kişinin 14 Şubat’ı aynı mı olur varın siz düşünün.
Birini sevmek önce kendini sevmekle başlar. Sağlıklı bir kendini sevme hali oturmuş bir insan da dışarıdan sevgi bekleme arayışına girmez. Sağlıklı bir kendini sevme hali içerisinde akar durur. Her şey berraktır, her şey olması gerektiği gibidir, her şey içinden gelen hazla çağlar durur. Alınmış pahalı bir hediye bu hazzı yaşatmaz kimse kusura bakmasın :))
Bu 14 Şubat’ta bu ikilem daha çok açığa çıkacak zira aşkın temsilcisi Venüs zararlı işlediği çok burcunda ve Mars’a çok yakın. Ay ise tam karşısında Terazi burcuna yerleşmiş ve birbirlerine pek hoş bakmıyor. Koçtaki Venüs sevgi işlerinde çok uzman değildir. Hatta nerede ne yapılması gerektiği hususunda biraz böndür diyebiliriz.
Yani bir sevgiliniz olabilir ama size sevgisini ifade etmek için ciddi masraf etmeyebilir. Bu 14 Şubat’a önem vermeme hadisesi, kendinizin sevilip sevilmemesi hususunda bir ölçüt olmasın. 14 Şubat’ta alamadığınız hediyeye dayanarak ilişkiniz için bir hüküm vermeyin. Bunun yerine ilişkinizin geneline odaklanın ve pürüzleri aksaklıkları görmeye çalışın. Varsa yapabilecek bir şey bunun için kolları sıvayın. Lakin tekrar sözlüyorum sevgiyi pahalı hediyelerde, lüks restoranlarda yenen yemeklerde ve şaşalı sürprizlerde aramayın. Bu 14 Şubat’ta bu daha çok açığa çıkacak.
Sevgilinize her ne verecekseniz özden verin, çünkü sevginin temeli budur. En azından yaşadığınız gün ya da anın hazzına odaklanın, nasıl göründüğüne değil. Bu bir hediyeleşme günü değil, sevgiyi ifade etme günüdür unutmayalım. Dünyalar sizin olsun, kendinizi sevmiyorsanız neye yarar, dünya kadar malınız olsun bir başkasına gönül veremiyorsanız neye yarar. Bence sevgide yiğitlik budur. Hepinizin bu özel gününü kutluyorum.
Ve son kelamı da Kubat söylesin :))))
Sevgilerimle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder